Sunday, June 5, 2011

27 Sene, 18 Gün, 2 Şampiyonluk



sene 1970. seneye iyi başlayan arsenal eylül ayında şampiyonluk şansını yitiriyor adeta. 5-0, rakip stoke city, sonuç ağır... toparlanması zor artık. bir şekil yapılıyor işte. takım inanıyor, fizyoterapistken futbol yazarı brian glanville tarafından %38 civarındaki galibiyet oranının sembolize ettiği başarısızlığı "bu takımı yönetmek için ne yeterli kurnazlığı, ne de otoritesi vardı" şeklinde açıklanan billy wright'ın kovulmasıyla göreve gelen bertie mee inanıyor ve takım ocak ayına kadar yenilmiyor. rakip leeds. nisan'da 1-0 kazanıyor maçı revie'nin lanetliler birliği. şampiyonluk onlara yakın gibi gözüküyor. arsenal'in şampiyonluk için ihtiyaç duyduğu iki şey var, son hafta ya tottenham'ı white hart lane'de yenecekler, ya da 0-0'lık bir beraberlik gelecek. 87. dakikaya kadar ifrit ediyor londra'nın kızıl tarafını arsenal. 87'de ray kennedy sallıyor, tottenham ezeli rakibini şampiyonluktan etmek için çabalıyor ama tutunuyor arsenal. alıyor ligi. beş gün sonra wembley'de liverpool'un karşısında bu sefer, FA cup finali. uzatmanların ilk dakikalarında geriye düşen arsenal 101'de eddie kelly ile eşitliyor, sonra da charlie george kupayı getiriyor arsenal'e. ne gurur. ne muhteşem bir sene.

ve sonrasında ne acayip bir kilitlenme.

şimdi şöyle; beşiktaş taraftarı olarak bir ben anlarım az sonra anlatacağım hikayeyi. ben yirmi yaşındayım. bilinçli bir şekilde hatırladığım ilk lig anım fevzi'nin ayağının altından kaçan şampiyonluktur benim. yirmi yaşımda sadece iki şampiyonluk gördüm. zaten elli küsur yılda da on üç şampiyonluk var, benimki yine iyi bile sayılabilinir... fenerli veya galatasaraylıysanız işiniz kolay, iki senede, en olmadı üç veya dörtte kupa sizin. ama beklemek, özlemek, istemek, olmadıını yine görmek, umutsuzluğa kapılıp, zaten olmayacaktı diye kapıyı çarpıp çıkmak bize özgüdür. bir de 71 dublesinden sonraki arsenal taraftarına.

bir sonraki sene fena geçmiyor arsenal adına, kupa bir de ajax'a eleniliyor çeyrekte, lige kötü başlanılıyor ama beşinci bitirmek o kadar da büyük bir ayıp atfedilmiyor. üstüne bir de kupa finaline çıkılıyor, revie ve leeds alıyor kupayı. sonraki sene de ikinci bitiriliyor lig. sonra da düşüş başlıyor. önce takım dağılıyor, arsenal küme düşme hattına kadar çarpıyor birden. 74-75, 16, 75-76 17. bitiyor lig. mee istifa ediyor, yerine neill geliyor. ligi liverpool domine etmeye başlıyor bu sırada, arsenal neill önderliğinde üç sene üst üste kupa finaline çıkıyor, 79'da da alıyor. sonraki sene arsenal hem fa cup'da, hem kupa galipleri kupaısnda finale çıkıyor hatta, 70 maç oynuyor ,eli boş dönüyor. sonra kupa finallerinin yıldızı liam brady juve'nin yolunu tutuyor. ve sonra rezillikler peş peşe geliyor. yarı amatör winterslag uefa kupasında, üçüncü kümeden walssall ise lig lupasında eliyor arsenal'i. neill kovuluyor, asistanı geliyor ama o da fa cup'dan yine bir üçüncü küme takımı yüzünden eleniyor. arsenal yeni teknik direktör arayışı sırasında barcelona'nın terry vanables'ine, aberdeen'le büyük başarılara imza atmış genç iskoç bir teknik direktöre, bir de george graham'e teklif götürüyor. graham geliyor.

herkesi sat, alt yapıdan gençleri al, disiplin yerleştir ve ruhla, ısrarla oyna. sonuç? 86 noelinde ligin lideri arsenal. o sezon dördüncü bitir ama lig kupasını alır geriden gele gele. graham'ın ilk döneminin bir değil üç filmi çıkar bakılsa; sarhoş takımı kovma, gençlere inanma ve lig kupası'ndaki akıl almaz geri gelişler. ikinci sene de lig kupası finali, ligde yükseliş ve en sonunda, 88-89 senesinde, 27 sene sonra gelen şampiyonluk. arsenal deplasmanda derby'ye yenilip, evinde wimbledon'la berabere kalınınca gitti denen şampiyonluk. senenin son maçında liverpool'u iki sıfır yenmesi gerektiği ortaya çıkınca kayboldu gözüyle bakılan şampiyonluk. ve saniyeler kala, son anlarda atılan golle en sonunda londraya gelen şampiyonluk.

işte futbol bu anlar için var, anlatabiliyor muyum? işte futbol bu yüzden güzel. bu yüzden bekler taraftar tribünde. beş, on, yirmi, yirmi yedi sene bekler. en sonunda gelen bu anlar en güzelleridir çünkü. en çok onlar anlatılınır. en çok onlar konuşulunur. en güzelleri de hep onlardır...